Okçuluğun önem ve tanımı
Okçuluk Türk ve İslam tarihinin vazgeçilemez yaşam parçası ve kültürü olagelmiştir. Dolayısıyla tarihteki yerinden önce ne olduğu, günlük hayattaki kullanımını ortaya koymak gerekmektedir. Türk dil kurumunun genel Türkçe sözlüğünde okçuluğun iki tanımı yer almaktadır. Bunlar-dan ilki daha çok zanaat işi olarak: ok yapma veya satma işi biçiminde tanımlanmaktadır. Birdiğeri ise ok ve yay kullanılarak yapılan bir tür spor etkinliği biçiminde yer almaktadır (TDK.,2005). Diğer taraftan alanyazınında okçuluğun birbirine benzer ancak nüans farklılıklarınınbarındıran bir takım tanımlamalarına rastlamak mümkündür. Bunlardan bazılarının incelemek
gerekirse: Ucu sivri çubukların,yaylar yardımı ile cansız hedeflere atılması esasına dayanan spordalına verilen isimdir (Mengütay,1997, s. 103) tanımına ulaşmak mümkündür.Diğer tanımlar isebir tür ok atma sanatı olduğu (Sözlük, 1991) tanımıyla sanatsal bir faaliyet olduğu vurgusu dik-kati çekmektedir. Oku bir yay aracılığıyla hedefe göndermeyi amaçlayan spor dalı (Spor Ansik-lopedisi,1991, s. 251) tanımı ise yaygın tanımda yer alan spor dalı özelliğine dayandığını ifadeetmektedir.Bu tanımlamalardan hareketle okçuluğun Türk kültüründe: yaşamı devam ettirme, kültürel biralet olma veya insanların geçimlerini sağlamada yeri ve önemi olduğu görünmektedir. At ile yaşamlarını özdeşleştirmiş eski Türklerde ok ve yay, ulusları taçlandıran unsur olagelmiştir. Moğolların, İskitlerin, Avarların okçu uluslar olarak anılmasını sağlamıştır. Hakan tahtına otu-rurken elinde ok ve yay tutması ise devlet simgesini gösterir niteliğe sahip olduğunun bir kanıtıniteliğindedir. Ayrıca devletin kullandığı damga ve sikkelerde ok ve yay resimlerinin olmasıönemini göstermektedir. Osmanlı dönemine gelindiğinde ise okçuluğa olan bu ilgi katlanarakartmıştır.Osmanlı İmparatorluğu’nda okçuluğun,şenliklerde yabancıların hayranlıkla izlediği birspor olduğu bilinmektedir(Yücel, 1971).Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında ordunun enetkili silahı yay ve ok olduğu karşımıza çıkmaktadır. Ancak 16. Yüzyıl ortalarından başlayarak,okun yerini tüfeğe bırakmaya başlaması ile savaş meydanlarında kullanım nedeni giderek azal-mıştır. Ancak okçuluk Türklerin yaşamından hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir (Turan,2015). 20. Yüzyılların başından itibaren ise spor dalı olarak gelişimini sağlamıştır.Okçuluk Ri-salelerinde ‘Burası er meydanıdır, burada Sultanda, dilencide birdir’ sözünün bulunması ve çokiyi bir atıcı olan Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa,Okmeydanılarında kemankeşlere şöyledemiştir: ‘Pehlivanlar, benim sadaretim İstanbul’ da kaldı, bugün burada sizcileyin bir pehliva-nım’(Acar,1946, s.57) sözü spor okçuluğunun önemli bir özelliği olan, atışlarda herkesin eşit olduğunu göstermesi açısından tarihi bir söz olarak kitaplarda yerini almıştır.Türk tarihi irdelendiğinde okçuluğun, diğer ulusların hiçbirinde Türklerdeki kadar benimsenmiş ve sürdürülmüş olmadığı da tarihsel bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türk Kültür Yaşamında Okçuluk
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 55, Ekim 2017, s. 525
Doç.Dr Mutlu TURKMENBartın Üniversitesi, Beden Eğitimi ve spor Yüksek Okulu Rekreasyon Bölümü
Gamze YÖNAL
Bartın Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim
Dalı
https://www.academia.edu/35080199/TURK_KULTUR_YASAMINDA_OKCULUK?email_work_card=view-paper
Dünyada, Türkler ve İslamiyet’te Ok İle Yay
Ok ve yayla ilgili arkeolojik buluntular, okçuluğun insanlık tarihinin en eski çağlarına inen,çok
uzun bir geçmişi olduğunu göstermektedir.Ok ve yayla ilgili ilk buluntular geç paleolitik çağ-
da(M.Ö.35000-10000)görülmektedir.Çakmak taşından yapılmış en erken bulunan ok uçları ise
Doğu İspanya’da bulunmuştur.Wales Gaerloon adlı bir roma askerinin hun tipi yay yapma özel-
liğini İngilltere’ye kadar yaydığını,Wales ahalisinin bu sayede ise iyi birer ok kullanıcıları oldu-
ğu bilinmektedir (Kurat, 1972, s. 19).
Ülkemizde ise M.Ö. VI. Yüzyıla ait ok uçlarının bulunduğu Sümerler ve Etiler zamanına ait taş
kabartma iki resimde hedefe ok atıldığına dair figürler vardır. Türkistan’da Altay Dağları’nda
yaylar ve mezarlarda ok uçları bulunmuştur(Özbay,1992, s. 18). Moğolların Azraili korkutmakTürk Kültür Yaşamında Okçuluk
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 55, Ekim 2017, s. 523-533
526
için gökyüzüne ok attıkları,bu sayede hastalarının iyileşeceğine,şamanların ise gökyüzüne ok ve
yay aracılığıyla gittiklerine inanırlardı(Göksu2013, s. 71). Atabeyoğlu’na(1988, s.35) göre, her
yıl yapılan ve 3 gün süren şölenlerde bir atlas mendil içine küçük bir hedef çizilir ve 25 adımdan
atış yapılırdı. Bu yarışmalara erkeklerle birlikte kadınlar ve kızlar da katılabilir,birinci olan bir
hafta süre ile obaya erkekse başbuğ, kadınsa ece ilan edilirdi. 4000 yıl öncede Türk boylarında
ok atma ve yarışmalar önemli ve değerli görülmekteydi(Sümer,1992).
Ok ve yay ile ilgili olarak yapılan arkeolojik çalışmalar; okçuluğun eski çağlardan başlayarak
Türklerde ve islamiyeti benimseyen toplumlarda köklü bir geçmişi olduğunu göstermektedir.At
ile yaşamlarını özdeşleştirmiş göçebe toplumlarda ok ve yay, ulusları taçlandıran unsur olmuş-
tur(Arbak,1965).Bugün Moğolların, İskitlerin, Avarların okçu ulus olma özelliğini sağlamıştır
(Eberhard, 1947). Türklerde hakanların tahta çıktığında elinde ok ve yay olması, damgalarında
ve sikkelerinde ok ve yay resimlerinin bulunması bu tutkunun bir örneği olduğundan bahsetmiş-
tik. Topkapı Sarayında bu örnekleri görmek geçmişi anlamamızda kolaylık sağlayacaktır. Türk-
lerin en eski çağlardan beri dini inançlarının temelini oluşturan Göktanrı inancının Jean Paul
Roux’a göre en iyi algılanan tek emri savaşmaktır. Aynı zamanda Roux (2010) Türkleri düşman
hatlarını dört nala saldırıya geçerek ortaya yaklaştıkları sırada tam üzerine ok atılmaya başlana-
cağı anda birden dönerek omuzlarının üzerinden part okunu savuran en iyi süvari ve okçular
olarak tanımlamıştır. Yaşam tarzı, inanış gibi toplum veya ulusların özelliklerine bakıldığında
okçuluğun çok eskilere dayandığı bir kez daha söylenebilir. Kültür mirası zengin olan milletle-
rin yaşayışlarında ortaya çıkan farklılıklar ok çeşitliliğinden, atış şekillerine, yapılan yarışmalara
kadar farklılıklar göstermektedir.
Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra ise ok ve yaya olan bakış açısı giderek önem kazanmış,
Allah’ın Cebrail eliyle Hz. Adem’e yolladığı bir silah ve Hz. Muhammet’in ümmetine bıraktığı
kutsal bir emanet sayılmıştır. ‘Ok atılan yer ile okun düştüğü yer arasında size cennetten bahçe-
ler vardır.’ hadisi ise okçuluğun İslam’daki yerine dikkat çekmektedir (Canan, 1979). İslam’da
bu kadar değerli görülen bir sporun yapıldığı meydanlarında önemli kılınmasının sebepleri ara-
sında meydanlara sarhoş,abdestsiz ve ayakkabı ile girilmesine izin verilmeyişi göz önüne geti-
rildiğinde, bu hadise benzer olarak ok ve yaya verilen önem ön plana çıkmaktadır. Diğer taraf-
tan ok atmanın sünnet olduğu müellifler tarafından kaleme alınan Kavs-nâmelerdeki Hz. Mu-
hammet’in sözleridir. Bunlardan bazıları şöyledir (Ayanoğlu, 1974, s. 17-19):
Atıcılığı ve Kuran’ı öğreniniz
Kim oku ile atışı öğrenir,sonra onu bırakırsa bizden değildir.
Ok atılan yer ile okun düştüğü yer arasında size cennetten bahçeler
vardır.
Nişan yeri ile hedef arasındaki mesafeyi yürüyen her kimseye her
adımı için bir sevap vardır.
Türk Kültür Yaşamında Okçuluk
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 55, Ekim 2017, s. 525
Doç.Dr Mutlu TURKMENBartın Üniversitesi, Beden Eğitimi ve spor Yüksek Okulu Rekreasyon Bölümü
Gamze YÖNAL
Bartın Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Ana Bilim
Dalı
https://www.academia.edu/35080199/TURK_KULTUR_YASAMINDA_OKCULUK?email_work_card=view-paper